Tanrının Kitabı – The Book Of Eli

Öyle çok da bayılmayacağınız bir bilim kurgu yol hikayesi. Bazı filmlerin sonlarındaki sürprizler öyle olur ki, “wow” dersiniz, tüm bakışınız değişir filme karşı. Bu filmin sürprizi sizi çok da etkilemediği gibi, bir de uzun uzadıya saran bir de sonu var. Denzel Washington abi güzel oynamış lakin, cık cık.

Zombieland

Komedi/korku diye anılıyor; çok eğlenceli bir film. Bol bol güldürüp ani zombi fırlamalarıyla hoplatıyor. Sinemada keyifli zaman geçirip çıkmak için; 88 dk zaten.
Zombilerin ele geçirdiği bir dünyayı 4 kişilik dar bir plandan sunuyorlar. 2. 3.sünü daha geniş bir planda bekliyorum (Bence devam filmleri çekilir).

Konusu: Ruben Fleischer‘ın yönetmenliğini yaptığı Zombieland korku/komedi türünde bir yapım. Filmin başrollerini Woody Harrelson, Jesse Eisenberg, Emma Stone, Abigail Breslin, Amber Heard ve Mila Kunis paylaşıyor. Bill Murray ise konuk oyuncu olarak bir zombiyi canlandırıyor. Filmde zombi salgınıyla yaşamları kabusa dönen bir grup insanın tehlikeli yolculuğu komedi ve korku öğeleri harmanlanarak anlatılıyor.

Twilight New Moon – Alacakaranlık Yeni Ay

Alacakaranlık üçlemesinin ikinci filmini görme şerefine de nail olduk. İlkine “teenage vampire” fikrinin orijinalliği nedeniyle sempatiyle yaklaşmıştım. İkincisi ise güzel kapışma sahneleri dışında çok basit geldi. Özellikle hiçbir derinliği olmayan diyaloglar eğer gerçekten kitaptan alındıysa “bu kitap nasıl bu kadar satıyor” diye düşündürdü beni. TÜYAP Kitap Fuarı’ndan aldım, bir ara bakacağım. Umarım vakit kaybı olmaz.
Yazar kardeşlerim şu olaya bir Bram Stoker’ın Dracula’sı gözünden bakse, bir Ravenloft tadı yakalasa ne de güzel olurdu.
Bu filmde kurtadamların (werewolf) hadiseleri ağırlıkta bu arada…

2012 Kıyamet Günü (Doomsday)

Mayaların 21 Aralık 2012’de takvimlerinin sonlanması ve bu tarihin Kıyamet Günü’nü işaret ettiği iddialarından yola çıkan yönetmen Roland Emmerich amca, yine paraları saçtırarak (200 Milyon Dolarcık) devasa bir yapım yapmış. 2 saat 17 dakikalık hadisemizde şahane “dünyanın yokolma” görsellerini izliyoruz beyaz perdede. Üstüne küçük insanların büyük işler başardığına içselleştirerek şahit oluyoruz. Bazen de gülüyoruz.

Dün Üniaktivite Özel Gösterimi‘nde siteden bir arkadaşın da değindiği gibi mekan bir sinema salonundan çok kampüse dönmüştü. İlgi o kadar büyüktü ki, en ön koltuklara kadar doluydu. Filmdeki komik veya absürt sahneler üniversitelilerin gözünden kaçmadı ve tebessümle izlediler.

Arada ve film sonrasında yapılan “yahu amma saçmalamışlar bazı yerlerde” muhabbetlerine de şöyle değinmek isterim: Bu kadar güçlü bir yapıma imza atan adamlar, elbette bazı şeylerin gösterildiği şekilde ol(a)mayacağını biliyorlar, elbette bu kadar duygusallaşmanın ya da absürdleşmenin mantıksızlığının farkındalar. Onlar sadece oyunu kurallarına göre oynuyorlar.

“Kurallarına göre” çekilmiş bir dünyanın sonunu merak edenler zaten kaçırmayacaktır.

Suretler – Surrogates

Bruce Willis amcamızı görünce artık hemen “action!” diye bağırmıyoruz. Malum 6. His’te bizi perişan etmişti yıllar evvel. Lakin aksiyonu bol bir bilimkurgu ile karşımızda kendisi. Artık “Gönüllü Matrix” modeli “Suretler” ile dünyada dolaşıyoruz, evlerimize kendimizi hallediyoruz. Bilimkurgu hastası olduğum için bayıla bayıla izledim. Çizgi roman uyarlaması olması sebebiyle absürdlükler mevzu bahis ki hoş görülüyor.

Filmin Özeti: “Suretler” (The Surrogates), daha önce “Terminator 3: Makinelerin Yükselişi” ve “U-571” gibi filmleri yöneten Jonathan Mostow‘un imzasını taşıyor. Filmin oyuncuları kadar ilginç konusuyla da dikkat çekiyor.

FBI ajanları (BRUCE WILLIS ve RADHA MITCHELL) bir üniversite öğrencisinin gizemli cinayetini araştırmaktadır. Bu öğrenci insanların kendilerinin kusursuz robot versiyonlarını sahip olmalarını sağlayan yüksek teknoloji ürünü suret olgusunun yaratıcısı olan kişiyle bağlantılıdır. Sağlıklı, iyi görünümlü ve uzaktan kumandalı makineler olan suretler, insanların yerini almakta ve böylece insanların evlerinin rahat ve güvenli ortamından çıkmadan dışarıdaki hayatı yaşamalarına imkan tanımaktadır. Cinayet beraberinde cevap arayışını getirir: maskelerle dolu bir dünyada kim gerçektir ve kime güvenebilirsiniz?

Kadın Aklı Erkek Aklı – The Ugly Truth

15 Eylül’de Üniaktivite tarafından gösterimi yapılan film vizyona giriyor bugünlerde. Efendim, Hollywood romantik komedi anlayışımız sürüyor. Bu ara moda gizli sanılan sırları ifşa etmek kadın ve erkek cephesinde (bkz: Ghosts Of Girlfriends Past, The Hangover…). Filmin ilk yarısı bu kısmı oldukça hard core bir biçimde erkek cephesini anlatmakla geçiyor. Bu kısım çok eğlenceli ve vurucu. Ama ikinci yarısında klişe olduğu üzere kapışan esas kız ve esas oğlan birbirine aşık oluyor, bizi bayıyor. İlk yarısı seyre değer. Arada kaçabilirsiniz 🙂

Filmin Konusu: Abby, bekârlığı dışında her soruna anında çözüm bulabilen bir TV programı yapımcısıdır. Reytingleri düşüş gösterince, işe yeni alınmış Mike’la ekip olmak zorunda kalır. Erkekler hakkında ipuçları vermekte olan bölümünün reytinglerdeki ani artışı, Mike’ın yerini garantiler. Abby, bekâr komşusu Colin’le tanıştığında ise doğru hamleleri yapmak için Mike’ın görüşlerine ihtiyacı olduğunu anlar.

Son Durak 4 3D – Final Destination 4

Ben bunların ilk üçünü izlemedim, ama herhalde izlemem de. “Para bol bulduk sürecek yer bulamadık” şeklinde bir dağılım söz konusu. Hayatlarında görüp görecekleri en vahşi ölümlere şahit olup da üç dakika sonra plaja giden gençlerimiz, aldıkları en ufak darbede karpuz gibi paramparça olmaktadır. Bunu üç boyutlu yaparsanız daha bir garip gözükmektedir.
Bendeniz ki “Testere (Saw)” tarzı filmleri çok kan ve tiksinç hadiseler dolu olduğu için izleyemem, bu filmi kahkahalarla izledim. Hani kurgu saçma, davranışlar saçma ama güldürüyor be azizim.
Budur, izleyip izlememek size kalmış.

Metrodan Kaçış – Taking Of Pelham 123

Denzel Washington ve John Travolta’dan iyi bir film beklerdim. Hollywood saçmalamalarıyla dolu, olduğu kadar bir aksiyon. Konular havada, kurgu boşlukta… Zaman kaybetmeyelim derim.