Bodyworlds İstanbul’da – Sarsıcı Bir Deneyim

Dün gece açılış kokteyli vardı. Hakikaten şu heykelleri yapan ekibin başında bulunan sanatçı/bilimadamı/deli bir seri katil edasında bir amca. Fotoğraflar her ne kadar etkileyici gözükse de kendi gözünüzle dokunacak kadar yakın olmanın etkisi bambaşka.
Her gezdiğim alanda gördüğüm organlar bedenler, o bölgemi ayrı bir gerdi afedersiniz. İnsanoğlunun cenin halinden ölümüne birçok safhası “tüm çıplaklığıyla” gözler önünde. Tüm derisi soyulup eline yerleştirilmiş adam, yine derisi olmayan organları açıkdaki at ve üstünde beynini elinde tutan binicisi, sigara içen adamın vücudu, organları… Birçok etkileyici “eser” yeralıyor. Kaçırmamak gerek. Ben tekrar gideceğim.

“Alman bilim adamı Gunther von Hagens’in “Plastination” denilen bir yöntemle, çürümez hale getirdiği ve 200’den fazla insan bedeni parçasının bulunduğu “Orijinal Vücut Dünyası-Yaşam Döngüsü” sergisi, 11 Haziranda açılacak.

“Plastination” yöntemiyle çürümez hale getirilmiş 200’den fazla insan bedeni parçasının sergileneceği etkinlikte, kaslar, damarlar ve organlar, yaşayan vücudun içinde olduğu gibi bozulmamış haliyle sunulacak.

Sergi 11 Haziran – 17 Aralık tarihleri arasında İstanbul’da Antrepo 3’te sergilenecek.”

Bienal Bayramı :)

11. Bienal Ramazan Bayramı’nda da açıkmış. Aile ziyaretlerini tamamlayınca gitmek görmek gerek. Bu seneki tema “İnsan Neyle Yaşar?” Breht Amca’nın Üç Kuruşluk Opera’sının bitiş şiiri başlığından alınmış. 4 Hırvat ablanın oluşturduğu What, How & for Whom (WHW) grubu tarafından küratörlüğü üstlenilen etkinlik 8 Kasım’a kadar sürerken kendine üç farklı yeri mekan edinmiş:
“İstanbul’u bir sanat platformuna dönüştüren İstanbul Bienali’nde, Antrepo No.3, Tütün Deposu ve Feriköy Rum Okulu’nda, toplam 70 sanatçının ses ve video yerleştirmelerinden, fotoğraf, heykel ve resme kadar uzanan 120’den fazla eseri sergileniyor.

Bu arada ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNE ÜCRETSİZ, Koç desteğiyle.

Bienal ile ilgili ayrıntılı bilgiye şu adresten ulaşabilirsiniz:
http://www.iksv.org/bienal11/anasayfa.asp

Şiir ise şu şekilde:

İnsan Neyle Yaşar?
Sayın baylar, bize hep ders verirsiniz:
“Aman, günah, ayıp, kötü, yanlış.”
Aç karnına kuru öğüt çekilmez.
Önce doyur beni, ondan sonra konuş.
Sende göbek, bizde ahlak nedense.
Şimdi bizi iyice dinle bak;
İster şöyle düşün, istersen böyle:
Önce ekmek gelir, arkadan ahlak.
Artık vermek gerek, unutmayın sakın,
Tüm nimetlerden, payını yoksulların.

İnsan neyle yaşar?
İnsan neyle yaşar: Ezip hiç durmadan.
Soyup, dövüp, yiyip yutarak insanları.
Yaşayabilmek için hemen unutmalı,
İnsanlığı unutmalı insan.

Katı gerçek budur, kaçınılmaz
Kötülük yapmadan yaşanamaz.
Efendiler bize ahlaksız dersiniz
Kötü kadın, utanmaz fahişe
Aç karnına suçlanmak hiç çekilmez
Önce doyur beni ondan sonra söyle
Sende şehvet, bizde edep nedense
Şimdi bizi iyice dinle bak;
İster şöyle düşün, istersen böyle:
Önce ekmek gelir, arkadan ahlak.
Artık vermek gerek, unutmayın sakın,
Tüm nimetlerden, payını yoksulların.
İnsan neyle yaşar?

İnsan neyle yaşar: Ezip hiç durmadan,
Soyup, dövüp, yiyip yutarak insanları.
Yaşayabilmek için hemen unutmalı,
İnsanlığını unutmalı insan.

Katı gerçek budur, kaçınılmaz.
Kötülük yapmadan yaşanamaz.

(Türkçe’ye çeviren: Tuncay Çavdar)

Avatarium – Bir Tüketici Paradoksu

Dün, İstanbul Dijital Kültür ve Sanat Vakfı’nın ev sahipliğinde, City’s Nişantaşı’nda, İngiliz sanatçı Paul Sermon tarafından gerçekleştirilen etkileşimli video yerleştirmesi “Avatarium” adlı çalışmayı sergilendiği son günde izleme fırsatı buldum. Bu konuda dünyada gerçekleştirilen bir çalışmanın ilk örneğini oluşturuyormuş.

Olay Second Life’taki sanal yaşamın, alışveriş merkezindeki gerçek yaşamla biraraya gelmesi. Paul Amca şöyle anlatıyor: “Bu, aslında daha çok Second Life ile ilgili bir olgu. Aslında paradoks, bu içinde yaşadığımız hayat ile Second Life’taki sanal yaşam arasında pek bir farkın olmayışı. Aslına bakarsanız sanal alemde yaşadıklarımızla gerçek hayatta yaşadıklarımız birbirine çok yaklaşmış bir durumda. 90’lı yılların başından beri video ve video konferans gibi yerleştirme çalışmaları yapan bir medya sanatçısı olarak gerçekte iki ayrı yerde bulunan iki kişi ya da objeyi üçüncü bir uzayda bir araya getirmeye çalışıyorum.”

Ayrıntılı haber: http://turk.internet.com/haber/yazigoster.php3?yaziid=22376

Yukarıdaki videoyu bir arkadaşım, yayınlanan büyük ekranlardan birini 26 sn boyunca sabit çekmeye çalışarak cep telefonumla çekti. Bu sırada ben önce telefonun önünden geçerek kameranın önüne geçtim, ardından geri dönüp tekrar geçtim (bu iki durumda da ekranda çıktım). En sonunda telefonun yanında dönüp “Ok!” işareti yaptım. Sonra bu videoyu kendimce Jet’in Are You Gonna Be My Girl şarkısı üzerine montajladım. Eğlenceli bir çalışma oldu 🙂

Contemporary Istanbul ’08

Sergiyi yazacakken Blogger’ın kapanması taslak halinde bulunan Contemporary Istanbul dosyamı sadece fotoğraflarla yayınlamama sebep oldu.

http://picasaweb.google.com.tr/m3works/ContemproryIstanbul08

Oldukça keyif aldığım bu sergiyi doya doya anlatamadım; şimdi de aklımda pek birşey yok. Ancak Nur Çintay A.’nın yazdıklarını okuyabilirsiniz.
O da sanırım benim gibi en çok Marck adlı Alman sanatçının video heykellerini sevdi. Çektiğim video heykel videoları da aşağıdan izleyebilirsiniz (HTC Diamond telefon ile çekildi):

Marck – Dornen – Dikenli Tellere Takılan Kız

Marck – Türk Hamamı

Marck – Frauenkiste – Sandıktaki Kadın